ANAYURT GAZETESİ
Kayseri Şeker Fabrikası’nı gezdikten ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’ı dinledikten sonra Türkiye’nin şeker politikasını gözden geçirdim. Önce Kayseri’de verilen üretim rakamları ile benim ulaştıklarım örtüşmedi. Devletin çalıştırdığı 25 şeker fabrikasının toplam üretimi 4 milyon 204 bin 350 ton. Bu üretimin 1 milyon 326 bin tonu depolarda satılmayı bekliyor. Özel sektör rakamlarını da eklediğimizde önemli bir stok ortaya çıkıyor. Türkiye şeker üreticileri dünya piyasalarında kamış şekeri fiyatları ile rekabet edemedikleri gibi çeşitli kanallardan ülkemize sızan tatlandırıcılarla da başa çıkamıyorlar. Bir başka sıkıntı da özelleştirilen fabrikalarda yaşanıyor. Kötü yönetiliyorlar ve yolsuzluk batağına saplanıyorlar. Kayseri Şeker fabrikası batma noktasına geldiğinde kayyuma devrediliyor. Kütahya Şeker Fabrikasındaki yolsuzluk Kamer Genç tarafından meclise taşınıyor. Konya Şeker Fabrikası uçurumun eşiğinde ama batma noktasına gelmesi bekleniyor. Kayseri Şeker Fabrikası yönetimi 12 ayda geçmiş dönemin borçlarından 100 milyon lirasını ödeme başarısını gösteriyor. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay 2 yılda tüm borcu ödeyeceklerini söylemişti.. Başkanın söyledikleriyle yetinmedim. Çalışanlarla ve birkaç pancar üreticisi ile konuştum. Fabrikanın eskiden yol geçen hanı olduğunu, kimin ne yaptığının bilinmediğini söylediler. Şeker Fabrikaları, çimento fabrikaları, demir çelik fabrikaları, elektrik üretenler sık sık denetlenmeli. Bu üretim yerlerinden biri batarsa, ülkenin her kesimini zincirleme etkiler. Hüseyin Akay ve ekibi Kayseri Şeker Fabrikasını kurtarırsa önce Kayseri’ye, sonra da Türkiye’ye çok önemli bir hizmet yapmış olurlar. İktidarların uyguladıkları özelleştirme beni rahatsız ediyor. Özelleştirmeler ülkenin geleceği planlanarak değil günü kurtarmak, bütçe açıklarını kapatmak, birilerini özellikle de yabancıları zengin etmek için yapılıyor. Özelleştirmelerde uygulanan çirkin yöntem ise devlet ciddiyeti ile bağdaşmıyor. Özelleştirilecek işletmeler önce zarar ettiriliyor sonra da satılıyor. Satın alanlar fazla para ödemesin ve kolay zengin olsunlar diye olağanüstü çaba harcanıyor. Türkiye Şeker Şirketi kendi sektörünü yaşatmaya ve büyütmeye değil sanki yok etmeye çalışıyor. Pancar şekerini dünya fiyatlarıyla rekabet edecek duruma getirmenin yolu aranmıyor. Kamıştan kolay şeker alınıyor da pancar şekerini verirken haraç mı istiyor. Bu konuda teknik ve bilimsel hangi araştırmalar yapılıyor? Üretim süreci inceleniyor mu? Şeker fabrikaları yılda 3 ay çalıştığı için üretilen şekerin fiyatı yükseliyor. Mevsimlik işçiler ek maliyet yaratmıyor ama 3 aylık üretimin dışında kalan ve 9 ay fabrikalarda görev yapanların ücretleri, elektrik, su, telefon, Ulaşım ve hizmet giderleri şeker fiyatına yansıyor. Pancara uygulanan kota kaldırılır ve fabrikalar yılda 12 ay üretim yaparlarsa maliyet düşebilir. Farklı alanlarda yeni üretim kalemleri eklenirse fabrikalar 12 ay çalışır ki, kamış şekeri ile çok rahat rekabet edilir. İşler inşallahlar, maşallahlarla yürümez. İslam “işleyen akla” özel değer verir ve Kuran’da övülür. Şeker sektörünün dışa bağımlı hale gelmesi hem sağlık açısından, hem de ekonomik yönde tehlikelidir. Türkiye belirli ve geleceğe yönelik politikası olmadığı her konuda sıkıntı içindedir. Ermeni konusu, Kıbrıs konusu, Kürtler konusu ve şeker konusu. Akıl ne zaman devreye girerse tüm sorunlar çözülür. Şeker konusu Türkiye için yaşamsaldır. Çok geç olmadan en az 50 yıllık bir şeker politikası belirlenmelidir. |