Doğru Yol Partisi
  Son Dakika :   
 
 
 
ANASAYFA
GENEL BAŞKAN
VİDEOLARI
DANIŞMANLARI
PARTİ KURUCULARI
BAŞKANLIK DİVANI
GENEL İDARE KURULU
MKYK
Y.HAYSİYET DİVANI
İL BAŞKANLARI
İLÇE BAŞKANLARI
RESİMLER ve LOGO
TÜZÜK
PROGRAM
ZİYARETÇİ DEFTERİ
İLETİŞİM





A'dan Z'ye DERSİM OLAYI
         Geçmişte yaşanan bir olay, geçmişin koşullarında; olayın geçtiği toplumun değer yargıları, kültürü, isteği, toplumsal yapısı, siyasal tercihleri, devlet ve millet anlayışı, yaşadığı coğrafya ve bu coğrafyanın jeopolitik konumu gibi argümanların ışığı altında değerlendirilmelidir. Bir başka deyişle tarihsel bir olay, tarih içinde ele alınmalıdır. Bilimden bir nebze dahi nasibini almış olan ve aydın geçinen kişilerin yapacaklarının böyle olması beklenir.
         Ancak, geçtiğimiz günlerde Dersim isyanının kimilerince soykırım olarak nitelenmesi ve bazen soykırımın, Devletimizin kurucusu Atatürk’e mal edilmesi, en basitinden aymazlık ve bu devlete, Atatürk’e, arkadaşlarına, Milli Mücadelede çarpışmış olan gazilerimizin terlerine, şehitlerimizin akan kanlarına, cephe gerisinde endişe içerisinde Allah’a yakaranların dualarına ihanettir; yaşadığı, ekmek yediği, çoluğunu çocuğunu büyüttüğü, atalarını gömdüğü bu topraklara, millet diye sığındığı topluma, şehit kanının sembolü olan bayrağımıza garabettir.
İşin vahim tarafı, Dersim isyanının soykırım olarak nitelenmesine ve Atatürk’ü bu soykırımla iç içe ananlara karşı, aydın geçinen tek bir kişinin dahi açıkça, doyurucu bir cevap vermeyişi, tersine, bir suskunluk içerisine girerek adeta kabul etmiş görünümü vermeleridir. Eskilerin deyimi ile ‘’sukut, ikrardan gelir.’’ Yani, susmak kabullenmekten gelir.
         Öncelikle şöyle bir soru sorayım: ‘’Dersim isyanı Kürt ve Aleviler’in soylarının kırıldığı, onların çoğunluğunun yok edildiği, korku içinde yaşadıkları yerlerden kaçmaya yönlendiren bir isyan mı anlaşılıyor?’’
Bu sorunun cevabı evetse, bunca Kürt’ün, bunca Alevi’nin Türkiye’de işleri ne? Diye ikinci bir soru akla geliyor.
         Türkiye’de bunca Alevi vatandaşımız bunca Kürt vatandaşımız varsa, yaşıyorlarsa, bir soykırımdan söz edebilmek mümkün müdür?
İlk sorumun cevabı hayırdır. Eğer birileri bu ilk soruya evet cevabı verebiliyorlarsa, ya cahilliklerinden ya nankörlüklerinden ve hainliklerindendir.
Dersim’de ilk isyan 1847 yılında Hozat merkez olmak üzere Dersim Sancağının Erzurum Eyaletine bağlanması ile başladı ve yaklaşık bir yıl sürdü. Bu süre sonunda isyanın elebaşı Hüseyin Bey tutuklanarak Vidin Kalesine sürüldü; oğlu Ali Bey ise Erzincan’da oturmaya zorlandı.
         1877 yılında çıkan ikinci isyan, Kurt İsmail Paşa ve Samih Paşa kuvvetlerince bastırıldı ancak, bir yıl sonra 1878 yılında bir başka isyan çıktı, bu isyan da Ahmet Muhtar Paşa kuvvetlerince bastırıldı.
         1885 yılında, Ermeni komitacılarının da tahriki ile yeni bir isyan başladı ve bu isyan da 1886 yılında Ali Şefik Paşa güçlerince bastırıldı.
         Bu tarihten kısa bir süre sonra Koçgiri ve Şamuşaklı aşiretlerince başlatılan isyan, ancak 1892 yılında bastırılabildi. Ama, isyanın bastırılmasında tam başarı sağlanamadığından 1893 yılında isyan yeniden başladı ve 1895 yılına kadar sürdü.
1907 yılına gelindiğinde Kureyşanlı, Koçuşağı, Şamuşağı ve Resikli aşiretlerinin birleşik büyük isyanı, Elazığ Redif (Yedek) Tugay Komutanı Neşet Paşa tarafından bastırıldı.
         1908 yılında ise, 2. Meşrutiyetin ilanından önce Koçuşağı, Şamuşağı ve Resikli aşiretleri yeni bir isyan daha başlattılar. Bu isyan sırasında 2. Meşrutiyet ilan edildi ve Savaş Bakanlığı (Harbiye Nezareti) 4. Ordudan, aşiretlerle anlaşmasını ve böylece isyana son verilmesini istedi. Ayrıca, Ferik (Korgeneral) Ali Paşa ve Danıştay Üyesi Mustafa Bey, isyan nedenlerini incelemek üzere Dersim’e gönderildiler. 1909 yılında 4. Ordu Komutanı İbrahim Paşa, hükümete karşı gelmeyeceklerine dair aşiret reislerinden söz aldı ve böylelikle isyana son verildi.
1911 yılında Haydaranlı aşiretinin desteklediği Pülümür merkezli olarak başlayan isyan, iki ay sonra bastırıldı.
         1914 yılında Kırgan aşiretinin başlattığı isyan, kısa sürede bastırıldı.
         1916 yılında Ferhatuşağı aşiretinin başlatmış olduğu isyan da kısa sürede sonlandırıldı. Ancak, aynı yıl Doğu Dersim’de Kureyşan aşiretinin başlattığı isyana diğer aşiretler geniş ölçüde destek verdiler. 1. Dünya Savaşı sırasında kısa sürede büyüyen isyan, 13. Tümen Komutanı Galatalı Şevki Bey kuvvetlerince bir ay sonra denetim altına alınabildi.
         1921 yılındaki Koçgiri aşireti öncülüğünde başlayan isyana, 1. Büyük Millet Meclisi Dersim Milletvekili ve Ferhatuşağı aşiretinin reisi Diyab Ağa Yıldırım’ın etkidi ile Dersim’deki diğer aşiretler katılmadılar.
1930 yılındaki Ağrı isyanına ise Dersim’deki aşiretler destek verdiler. Alınan birtakım sosyal ve idari reformlarla isyanın önü alındı ve Dersim adı, bir yasa ile Kalan merkez olmak üzere Tunceli olarak değiştirildi.
20 – 21 Mart 1937 tarihinde İngiltere hükümetinin de yardımını resmen isteyen ve kendisine ‘’Dersim Generali’’ unvanını veren Kureyşan aşireti reisi Seyit Rıza, Haydaran, Yusufhan, Demenan aşiretlerinin de katılımını sağlayarak 5 bin kişiden fazla bir kuvvetle büyük bir isyan başlattı. İsyan, 7 Ağustos 1938 tarihinde ancak sonlandırıldı.
         Görüldüğü gibi Dersin ve yöresi ile şimdiki adı Tunceli olan yöre, ne istediğini ya da ne istemediğini somut ve net olarak ortaya koymadan/koyamadan isyanlar, devlete, düzene başkaldırı açısından sabıkalı.
         Dersim’de 1847 – 1938 yılları arasındaki 91 yılda saptayabildiğim 14 isyan vardır ki, bunun 12’si Osmanlı Devleti zamanında, 2’si Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşmiştir. 91 bir yıllık sürede ortalama 6,5 yılda bir isyan gerçekleşmiştir.
Şimdi sen durup durup isyan gerçekleştireceksin, devletin askerini katledeceksin, sivil halkı öldürüp, yaralayıp, korkutup, yerinden yurdundan edeceksin, milleti perişan edeceksin, bu haklı bir eylem olacak; seni düzene, devletin yasalarına uymaya davet eden devlete, sana bir devlet, bir millet, bir vatandaş kimliği armağan eden Atatürk’ü, devletin askerini, görevlisini soykırım yapmakla suçlayacaksın! Hangi mantık ile bunu insanlara yutturacaksın? Sen çifte standart dayatacaksın, ben istediğimi yaparım, devlet bana karışamaz ama ben devletten istediğimi alırım, diyeceksin! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye adama sormazlar mı?
         Ve şurası bir gerçektir ki, Diyab Ağa Yıldırım gibi gerçekçi, milli duyguları, aklı, mantığı gelişmiş, birleştirici, kaynaştırıcı, aydın, arif aşiret reisleri hep olsaydı, Dersim’de, yöresinde hiçbir isyan beklide olmayacaktı.
Diyab Ağa Yıldırım, kendisine düşeni yapmış, aklı selim ile devlet düzenine uyarken, kardeşlerinin soykırımına mı seyirci kalmıştı? Dersim’de soykırımdan söz edenlerin en azından, Diyab Ağa Yıldırım gibi seçkin kişilerin hatırasına saygılı olmalarını beklerdim. Diyab Ağaların hatıraları bari temiz kalsın.
         Alevi meselesine gelince! Anadolu Aleviliğinin en bilge kişisi, et etkin kişisi 1. Büyük Millet Meclisinde, Atatürk’ün ricasını kırmayarak, Kırşehir Milletvekili olarak görev yapmıştı. Hacı Bektaş’ın postunda oturan, Hacı Bektaş Potnişini Cemalettin Çelebioğulları, hiçbir zaman Atatürk ile yollarını ayırmamış, tersine Atatürk ile sonuna kadar aynı yolda yürümüş, tüm desteğini Atatürk’e vermiş, çok saygın, bilge, alim bir kişiydi. Cemalettin Çelebioğulları, yalnızca Alevilerce saygın bir kişi değil, tanıyan, adını duyan herkesin de saygı duyduğu, itibar ettiği, sözünü dinlediği bir kişiydi. Kuruluşunda böyle bir kişinin de yer aldığı Devleti ve önderi Atatürk’ü kim, niye nasıl, hangi amaçlarla soykırım ile itham edebilir?
         Atatürk, bu devleti Diyab Ağa Yıldırım, Cemalettin Çelebioğulları gibi adı bilinen, adı bilinmeyen pek çok kişi ile birlikte kurdu. Onlar gibi pek çok kişi bu Devletin, Cumhuriyetin kuruluşunda emek verdi, zaman verdi, bilgi verdi, vücutlarından parça verdi, can verdi.
         Bu soykırım lafı, hepsinin hatırasına da ihanettir. Hepsini yok saymaktır.
 
Dr. Hasan Fikret TÜRKEL
Genel Başkan Yardımcısı
AR – GE Başkanı
Dr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 4.12.2011
 
Eklenen Yorumlar 
Dr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd Yazıları
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRKDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 3.3.2012 Devamı
ATATÜRK'ÜN YAŞIDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 18.2.2012 Devamı
KÜRTÇE EĞİTİM ÜZERİNEDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 3.2.2012 Devamı
TABİATDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 27.1.2012 Devamı
SEVGİ ve BARIŞ ANITIDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 24.12.2011 Devamı
GAZETE BAŞLIKLARINDANDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 5.2.2011 Devamı
BİLMEYENLER İÇİN ADNAN MENDERESDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 4.1.2011 Devamı
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRKDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 23.11.2010 Devamı
ATATÜRK’ÜN YAŞI?Dr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 9.11.2010 Devamı
BİTLİ ŞİİRDr.HASAN TÜRKEL- Gn.Bşk.Yrd [ 8.11.2010 Devamı
Sayfalar : 1  

 

 

 
İçimizden

BİZE YAZIN

Her Hakkı Saklıdır. DOĞRU YOL PARTİSİ© 2010 Tasarım : Linear Yazılım

LİNEAR YAZILIM