Türkiye’de demokrasi güçleniyor. Güçlenen demokraside ıslıklara, protestolara tahammül yok. Protestolar adeta bir milli sorun haline geliveriyor ülkenin, siyasetin gündemine oturuyor. Birileri bundan öyle mahçup, öyle üzgün, öyle kızgın, büyük sıkıntı içerisine giriyor, dudağı uçukluyor ve sıkıntısının bedelini 150 kişiyi ‘’işte protestocular’’ dercesine polise ihbar ediyor. Hem de spor adına. Kendisini bir şeyler sanıp, binlerce kişinin stadlara, maçlara alınmayacağı açıklamalarında bulunuyor. Eeştiriye ne denli tahammül ettiğimiz, hoşgörünün neresinde olduğumuz meçhul. Türkiye insan hakları uygulamasında çoğu Avrupa BirliğTürkiye’de demokrasi güçleniyor. Güçlenen demokraside ıslıklara, protestolara tahammül yok. Protestolar adeta bir milli sorun haline geliveriyor ülkenin, siyasetin gündemine oturuyor. Birileri bundan öyle mahçup, öyle üzgün, öyle kızgın, büyük sıkıntı içerisine giriyor, dudağı uçukluyor ve sıkıntısının bedelini 150 kişiyi ‘’işte protestocular’’ dercesine polise ihbar ediyor. Hem de spor adına. Kendisini bir şeyler sanıp, binlerce kişinin stadlara, maçlara alınmayacağı açıklamalarında bulunuyor. Eeştiriye ne denli tahammül ettiğimiz, hoşgörünün neresinde olduğumuz meçhul. Türkiye insan hakları uygulamasında çoğu Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin ilerisinde yer alıyor. İatanbul’da bir ağır ceza mahkemesi sanki ısmarlama gibi bir karar alıyor. Bu kararda İstanbul Üniversitesi Kampüsünün bir kilometre çevresinde polise, vatandaşlara kimlik sorma ve öğrenci olduğu anlaşılanların üzerlerini arama yetkisi veriliyor. Karar, polis tarafından acilen uygulamaya konuluyor. Kısa bir süre sonra ‘’ülkede sıkıyönetim uygulaması mı var da, böyle bir uygulama yapılıyor’’ şeklindeki itiraz üzerine aynı mahkeme, kararını geri alıyor. Bir cinayet davası dört yıldır sonuca bağlanamıyor. Cinayet, gasp gibi ağır suçlardan yargılanıp yerel mahkeme tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmış ancak dosyaları, mahkumiyetin kesinleşmesi için Yargıtay’da bekleyen kişiler, 2004 yılı sonlarında kabul edilip 1 Ocak 2011 ratihinde yürürlüğe giren bir yasa gereği, tutukluluk sürelerini doldurmuş bulundukları için salıveriliyorlar. Hükümet ile yüksek yargı birbirine giriyor, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor, sürece muhalefet partileri de dahil olunca yine olay milli sorun haline geliyor, gündeme oturuyor. Sonra, bu salıverilenlerden bazıları, ani bir polis operasyonu ile yeniden gözaltına alınıyorlar. Bazı gazeteciler, bilim adamları, sendikacılar asker sivil bürokratlar devlete karşı suç işlemiş olabilecekleri endişesi ve gerekçesi ile gözaltına alınabiliyorlar, yargılanmaları sonuçlanmadan yıllardır tutuklu kalabiliyorlar. Türkiye çevreye, yeşile duyarlı ülkelerin başında geliyor. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun büyük çoğunluğunun orman varlıkları ve alanları azalırken, Türkiye’nin ormanları hacimsel ve alansal olarak büyüyor. Seçimlere yaklaşok beş ay kala ‘’2B Projesi’’ yeniden gündeme geliyor. Yaklaşık 250 bin hektar (2.500.000.000 m2) orman vasfı kalmamış olduğuna karar verilen orman arazisi satışa çıkarılıyor. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara göre öncelikle İstanbul, Antalya, İzmir, Muğla illerdeki çok para getirecek araziler satışa sunulacak, az para getirecek olan Orta Anadolu, Kardeniz gibi bölgelerdeki arazilerin satışları sonraya bırakılacak. Yapılan yorumlara göre ünlüler ve bir kısım paralılar şimdiden sıraya girmiş, tapu heyecanı yaşıyorlarmış. Tasarı hazır, Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında imzaya açılacak. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu kim gördü, kim biliyor? Türkiye ekonomisi büyüyor. Türkiye, dünyanın en büyükleri arasında yer alan ve en güvenilir ekonomilerinden birine sahip. Son sekiz yılda Türkiye’ye yatırım yapacak ne kadar yabancı sermaye girmiş, bilen var mı? Yapılan yatırımları gören var mı? Bu yatırımlardan geçim sağlayan var mı? Ama bu süre içerisinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’ye giren para ile dövize yatırılan yabancı para 100 miltar doların üzerinde. Faiz alıp gidiyorlar, Kağıt satıp gidiyorlar. Son bir yılda Türkiye’de otomobil satışları tavan yaptı; ithal otomobile ilgi arttı. Üretildikleri yerlerde satılamayan otomobiller Türkiye’ye gönderiliyor ve iki misli fiyatla satılıyor. Enflasyon düşüyor. Emekli, dar gelirli işçi – memur markete pazara gezinti için, seyir için, zaman geçirmek için gidebiliyor ancak. Gidiyor, bir şey alamadan gözleri arkada geri geliyor. Ücretler sabit kalırken tezgah fiyatları sürekli artıyor. Satış yapamayan esnaf kan ağlıyor. İşadamları fabrikalarını söküyor Mısır, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere taşıyor. Milli gelir artıyor. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) kişi başı 10 bin ABD Dolarını aşıyor. Samsun’da ise 2 buçuk aylık bir bebek açlıktan ölüyor.Türkiye’de demokrasi güçleniyor. Güçlenen demokraside ıslıklara, protestolara tahammül yok. Protestolar adeta bir milli sorun haline geliveriyor ülkenin, siyasetin gündemine oturuyor. Birileri bundan öyle mahçup, öyle üzgün, öyle kızgın, büyük sıkıntı içerisine giriyor, dudağı uçukluyor ve sıkıntısının bedelini 150 kişiyi ‘’işte protestocular’’ dercesine polise ihbar ediyor. Hem de spor adına. Kendisini bir şeyler sanıp, binlerce kişinin stadlara, maçlara alınmayacağı açıklamalarında bulunuyor. Eeştiriye ne denli tahammül ettiğimiz, hoşgörünün neresinde olduğumuz meçhul. Türkiye insan hakları uygulamasında çoğu Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin ilerisinde yer alıyor. İatanbul’da bir ağır ceza mahkemesi sanki ısmarlama gibi bir karar alıyor. Bu kararda İstanbul Üniversitesi Kampüsünün bir kilometre çevresinde polise, vatandaşlara kimlik sorma ve öğrenci olduğu anlaşılanların üzerlerini arama yetkisi veriliyor. Karar, polis tarafından acilen uygulamaya konuluyor. Kısa bir süre sonra ‘’ülkede sıkıyönetim uygulaması mı var da, böyle bir uygulama yapılıyor’’ şeklindeki itiraz üzerine aynı mahkeme, kararını geri alıyor. Bir cinayet davası dört yıldır sonuca bağlanamıyor. Cinayet, gasp gibi ağır suçlardan yargılanıp yerel mahkeme tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmış ancak dosyaları, mahkumiyetin kesinleşmesi için Yargıtay’da bekleyen kişiler, 2004 yılı sonlarında kabul edilip 1 Ocak 2011 ratihinde yürürlüğe giren bir yasa gereği, tutukluluk sürelerini doldurmuş bulundukları için salıveriliyorlar. Hükümet ile yüksek yargı birbirine giriyor, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor, sürece muhalefet partileri de dahil olunca yine olay milli sorun haline geliyor, gündeme oturuyor. Sonra, bu salıverilenlerden bazıları, ani bir polis operasyonu ile yeniden gözaltına alınıyorlar. Bazı gazeteciler, bilim adamları, sendikacılar asker sivil bürokratlar devlete karşı suç işlemiş olabilecekleri endişesi ve gerekçesi ile gözaltına alınabiliyorlar, yargılanmaları sonuçlanmadan yıllardır tutuklu kalabiliyorlar. Türkiye çevreye, yeşile duyarlı ülkelerin başında geliyor. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun büyük çoğunluğunun orman varlıkları ve alanları azalırken, Türkiye’nin ormanları hacimsel ve alansal olarak büyüyor. Seçimlere yaklaşok beş ay kala ‘’2B Projesi’’ yeniden gündeme geliyor. Yaklaşık 250 bin hektar (2.500.000.000 m2) orman vasfı kalmamış olduğuna karar verilen orman arazisi satışa çıkarılıyor. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara göre öncelikle İstanbul, Antalya, İzmir, Muğla illerdeki çok para getirecek araziler satışa sunulacak, az para getirecek olan Orta Anadolu, Kardeniz gibi bölgelerdeki arazilerin satışları sonraya bırakılacak. Yapılan yorumlara göre ünlüler ve bir kısım paralılar şimdiden sıraya girmiş, tapu heyecanı yaşıyorlarmış. Tasarı hazır, Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında imzaya açılacak. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu kim gördü, kim biliyor? Türkiye ekonomisi büyüyor. Türkiye, dünyanın en büyükleri arasında yer alan ve en güvenilir ekonomilerinden birine sahip. Son sekiz yılda Türkiye’ye yatırım yapacak ne kadar yabancı sermaye girmiş, bilen var mı? Yapılan yatırımları gören var mı? Bu yatırımlardan geçim sağlayan var mı? Ama bu süre içerisinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’ye giren para ile dövize yatırılan yabancı para 100 miltar doların üzerinde. Faiz alıp gidiyorlar, Kağıt satıp gidiyorlar. Son bir yılda Türkiye’de otomobil satışları tavan yaptı; ithal otomobile ilgi arttı. Üretildikleri yerlerde satılamayan otomobiller Türkiye’ye gönderiliyor ve iki misli fiyatla satılıyor. Enflasyon düşüyor. Emekli, dar gelirli işçi – memur markete pazara gezinti için, seyir için, zaman geçirmek için gidebiliyor ancak. Gidiyor, bir şey alamadan gözleri arkada geri geliyor. Ücretler sabit kalırken tezgah fiyatları sürekli artıyor. Satış yapamayan esnaf kan ağlıyor. İşadamları fabrikalarını söküyor Mısır, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere taşıyor. Milli gelir artıyor. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) kişi başı 10 bin ABD Dolarını aşıyor. Samsun’da ise 2 buçuk aylık bir bebek açlıktan ölüyor.Türkiye’de demokrasi güçleniyor. Güçlenen demokraside ıslıklara, protestolara tahammül yok. Protestolar adeta bir milli sorun haline geliveriyor ülkenin, siyasetin gündemine oturuyor. Birileri bundan öyle mahçup, öyle üzgün, öyle kızgın, büyük sıkıntı içerisine giriyor, dudağı uçukluyor ve sıkıntısının bedelini 150 kişiyi ‘’işte protestocular’’ dercesine polise ihbar ediyor. Hem de spor adına. Kendisini bir şeyler sanıp, binlerce kişinin stadlara, maçlara alınmayacağı açıklamalarında bulunuyor. Eeştiriye ne denli tahammül ettiğimiz, hoşgörünün neresinde olduğumuz meçhul. Türkiye insan hakları uygulamasında çoğu Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin ilerisinde yer alıyor. İatanbul’da bir ağır ceza mahkemesi sanki ısmarlama gibi bir karar alıyor. Bu kararda İstanbul Üniversitesi Kampüsünün bir kilometre çevresinde polise, vatandaşlara kimlik sorma ve öğrenci olduğu anlaşılanların üzerlerini arama yetkisi veriliyor. Karar, polis tarafından acilen uygulamaya konuluyor. Kısa bir süre sonra ‘’ülkede sıkıyönetim uygulaması mı var da, böyle bir uygulama yapılıyor’’ şeklindeki itiraz üzerine aynı mahkeme, kararını geri alıyor. Bir cinayet davası dört yıldır sonuca bağlanamıyor. Cinayet, gasp gibi ağır suçlardan yargılanıp yerel mahkeme tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmış ancak dosyaları, mahkumiyetin kesinleşmesi için Yargıtay’da bekleyen kişiler, 2004 yılı sonlarında kabul edilip 1 Ocak 2011 ratihinde yürürlüğe giren bir yasa gereği, tutukluluk sürelerini doldurmuş bulundukları için salıveriliyorlar. Hükümet ile yüksek yargı birbirine giriyor, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor, sürece muhalefet partileri de dahil olunca yine olay milli sorun haline geliyor, gündeme oturuyor. Sonra, bu salıverilenlerden bazıları, ani bir polis operasyonu ile yeniden gözaltına alınıyorlar. Bazı gazeteciler, bilim adamları, sendikacılar asker sivil bürokratlar devlete karşı suç işlemiş olabilecekleri endişesi ve gerekçesi ile gözaltına alınabiliyorlar, yargılanmaları sonuçlanmadan yıllardır tutuklu kalabiliyorlar. Türkiye çevreye, yeşile duyarlı ülkelerin başında geliyor. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun büyük çoğunluğunun orman varlıkları ve alanları azalırken, Türkiye’nin ormanları hacimsel ve alansal olarak büyüyor. Seçimlere yaklaşok beş ay kala ‘’2B Projesi’’ yeniden gündeme geliyor. Yaklaşık 250 bin hektar (2.500.000.000 m2) orman vasfı kalmamış olduğuna karar verilen orman arazisi satışa çıkarılıyor. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara göre öncelikle İstanbul, Antalya, İzmir, Muğla illerdeki çok para getirecek araziler satışa sunulacak, az para getirecek olan Orta Anadolu, Kardeniz gibi bölgelerdeki arazilerin satışları sonraya bırakılacak. Yapılan yorumlara göre ünlüler ve bir kısım paralılar şimdiden sıraya girmiş, tapu heyecanı yaşıyorlarmış. Tasarı hazır, Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında imzaya açılacak. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu kim gördü, kim biliyor? Türkiye ekonomisi büyüyor. Türkiye, dünyanın en büyükleri arasında yer alan ve en güvenilir ekonomilerinden birine sahip. Son sekiz yılda Türkiye’ye yatırım yapacak ne kadar yabancı sermaye girmiş, bilen var mı? Yapılan yatırımları gören var mı? Bu yatırımlardan geçim sağlayan var mı? Ama bu süre içerisinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’ye giren para ile dövize yatırılan yabancı para 100 miltar doların üzerinde. Faiz alıp gidiyorlar, Kağıt satıp gidiyorlar. Son bir yılda Türkiye’de otomobil satışları tavan yaptı; ithal otomobile ilgi arttı. Üretildikleri yerlerde satılamayan otomobiller Türkiye’ye gönderiliyor ve iki misli fiyatla satılıyor. Enflasyon düşüyor. Emekli, dar gelirli işçi – memur markete pazara gezinti için, seyir için, zaman geçirmek için gidebiliyor ancak. Gidiyor, bir şey alamadan gözleri arkada geri geliyor. Ücretler sabit kalırken tezgah fiyatları sürekli artıyor. Satış yapamayan esnaf kan ağlıyor. İşadamları fabrikalarını söküyor Mısır, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere taşıyor. Milli gelir artıyor. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) kişi başı 10 bin ABD Dolarını aşıyor. Samsun’da ise 2 buçuk aylık bir bebek açlıktan ölüyor.i (AB) üyesi ülkenin ilerisinde yer alıyor. İatanbul’da bir ağır ceza mahkemesi sanki ısmarlama gibi bir karar alıyor. Bu kararda İstanbul Üniversitesi Kampüsünün bir kilometre çevresinde polise, vatandaşlara kimlik sorma ve öğrenci olduğu anlaşılanların üzerlerini arama yetkisi veriliyor. Karar, polis tarafından acilen uygulamaya konuluyor. Kısa bir süre sonra ‘’ülkede sıkıyönetim uygulaması mı var da, böyle bir uygulama yapılıyor’’ şeklindeki itiraz üzerine aynı mahkeme, kararını geri alıyor. Bir cinayet davası dört yıldır sonuca bağlanamıyor. Cinayet, gasp gibi ağır suçlardan yargılanıp yerel mahkeme tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmış ancak dosyaları, mahkumiyetin kesinleşmesi için Yargıtay’da bekleyen kişiler, 2004 yılı sonlarında kabul edilip 1 Ocak 2011 ratihinde yürürlüğe giren bir yasa gereği, tutukluluk sürelerini doldurmuş bulundukları için salıveriliyorlar. Hükümet ile yüksek yargı birbirine giriyor, karşılıklı suçlamalarda bulunuyor, sürece muhalefet partileri de dahil olunca yine olay milli sorun haline geliyor, gündeme oturuyor. Sonra, bu salıverilenlerden bazıları, ani bir polis operasyonu ile yeniden gözaltına alınıyorlar. Bazı gazeteciler, bilim adamları, sendikacılar asker sivil bürokratlar devlete karşı suç işlemiş olabilecekleri endişesi ve gerekçesi ile gözaltına alınabiliyorlar, yargılanmaları sonuçlanmadan yıllardır tutuklu kalabiliyorlar. Türkiye çevreye, yeşile duyarlı ülkelerin başında geliyor. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun büyük çoğunluğunun orman varlıkları ve alanları azalırken, Türkiye’nin ormanları hacimsel ve alansal olarak büyüyor. Seçimlere yaklaşok beş ay kala ‘’2B Projesi’’ yeniden gündeme geliyor. Yaklaşık 250 bin hektar (2.500.000.000 m2) orman vasfı kalmamış olduğuna karar verilen orman arazisi satışa çıkarılıyor. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara göre öncelikle İstanbul, Antalya, İzmir, Muğla illerdeki çok para getirecek araziler satışa sunulacak, az para getirecek olan Orta Anadolu, Kardeniz gibi bölgelerdeki arazilerin satışları sonraya bırakılacak. Yapılan yorumlara göre ünlüler ve bir kısım paralılar şimdiden sıraya girmiş, tapu heyecanı yaşıyorlarmış. Tasarı hazır, Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında imzaya açılacak. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu kim gördü, kim biliyor? Türkiye ekonomisi büyüyor. Türkiye, dünyanın en büyükleri arasında yer alan ve en güvenilir ekonomilerinden birine sahip. Son sekiz yılda Türkiye’ye yatırım yapacak ne kadar yabancı sermaye girmiş, bilen var mı? Yapılan yatırımları gören var mı? Bu yatırımlardan geçim sağlayan var mı? Ama bu süre içerisinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’ye giren para ile dövize yatırılan yabancı para 100 miltar doların üzerinde. Faiz alıp gidiyorlar, Kağıt satıp gidiyorlar. Son bir yılda Türkiye’de otomobil satışları tavan yaptı; ithal otomobile ilgi arttı. Üretildikleri yerlerde satılamayan otomobiller Türkiye’ye gönderiliyor ve iki misli fiyatla satılıyor. Enflasyon düşüyor. Emekli, dar gelirli işçi – memur markete pazara gezinti için, seyir için, zaman geçirmek için gidebiliyor ancak. Gidiyor, bir şey alamadan gözleri arkada geri geliyor. Ücretler sabit kalırken tezgah fiyatları sürekli artıyor. Satış yapamayan esnaf kan ağlıyor. İşadamları fabrikalarını söküyor Mısır, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere taşıyor. Milli gelir artıyor. Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) kişi başı 10 bin ABD Dolarını aşıyor. Samsun’da ise 2 buçuk aylık bir bebek açlıktan ölüyor.
Dr.Hasan F.TÜRKEL Genel Başkan Yardımcısı
|