Oradaki maşalar mahkum oldular.

Alman Savcı soygunun başındakilerin Türkiye’de olduğunu söyledi ve adlarını da verdi.

Bir söylentiye göre Adalet Bakanlığı Deniz Feneri dosyasını Almanya’dan istedi.

Fakat dosya bir türlü gelemedi.

Dosyanın gelmesi için birinin alıp getirmesi gerekir. Almanlar AKP iktidarını isteğini geri çevirmemişler, dosyanın kabına vurarak :

- Haydi Sen Türkiye’ye git Adalet Bakanını bul, demişler. Dosya yola çıkmış geliyor.

Üç ay mı desem, üç yıl mı desem, zaman aşımını geçtikten hemen sonra mı desem, dosya bir gün Türkiye’ye gelecek. Türkçe’ye çevrilecek.

Dosyayı incelemek üzere “badem bıyıklı” bilirkişiler atanacak. Dosyayı tersten okuyan bilirkişiler okuduklarına anlam veremeyecekler.

Almanca’dan iyi çeviri yapılmadığı gerekçesiyle başka çevirmenlere verilecek.

Ömür biter inceleme bitmez.

Bu ülkenin adliye sistemi idam mahkumlarını bile “yanlışlıkla” salıvermiştir.

Kuşların bile çıkamadığı askeri birliğin orta yerindeki cezaevinden Abdi İpekçi’nin katili elini kolunu sallayarak çıkıp gitmiştir.

Katiller kahraman ilan edilmiş, hırsızlara madalya takılmıştır. Deniz Feneri nedir ki ?

Birkaç bin dindar insan camilerde soyulmuş.

Ölen yok öldüren yok.

Alt tarafı soygun. Badem bıyıklı hırsızların iyice unutulması için bu kadarı yetmemiş olacak ki, daha büyük gürültü çıkaracak bir olay yaratıldı.

Ümmetçiliğin iyice yerleşmesi için ulusal mitlerin yıpranıp kirletilmesi gerektiğinden olayın adı da ERGENEKON konuldu.

Kökü Ergenekon’a dayanan bir ümmetçilik uzun ömürlü olamazdı.

Bir yandan Ergenekon yıpratılırken öte yandan da ülkeye 40- 50 yıl hizmet etmiş , üst düzey görevlerde bulunmuş kişiler yasal olmayan bulgular uydurularak göz altına alındı.

Bir yandan bu insanların onurlarıyla oynanırken, öte yandan da görevde bulunan aynı düzeydeki kişilere göz dağı verildi.

12 Mart muhtırasından beri Türkiye’de kendisini devletin yerine koyan bir eşkıya takımı işkenceden cinayete her türlü suçu işlemekte ve kurdukları sistemle bunların üzerini de örtmektedir. Bunun adını kontrgerilla, özel harp dairesi, gladio veya ergenekon koymak bir anlam taşımaz. Türkiye hukuk sistemine geçmek zorundadır. Ben Ergenekon soruşturmasına “gereksiz” diyenlerden değilim.

Eğer devlet içine yuvalanmış eşkıya kazınıp atılırsa, gelecek kuşaklar “faili meçhul” cinayetlerle şaşkına dönmek ve katillerle iç içe yaşamak zorunda kalmaz.

Bedrettin Dalan’ı Ergenekon’un başı olarak basına servis etmek, emekli ordu komutanlarını, gazetecileri, Emekli Cumhuriyet baş savcısını, YÖK eski başkanını, Yalçın küçük’ü, Sinan Aygün’ü, Doğu Perinçek’i tutuklamak halkı oyalamaktır. Sorgulanması gereken kişilere dokunulmuyor. Aklından darbe geçirenler tutuklanıyor da, darbeyi yaparak Ergenekon’un alt yapısını hazırlayanların adları bile anılmıyor.

Bu soruşturma başka suç ve suçluları örtmekte kullanılmanın yanı sıra ülkeyi bir “korku cumhuriyetine” çevirmeye başladı.

Eğer Ergenekon soruşturması bu yöntemle sürdürülürse, sonunda ceza evinde tek kişi kalır.;

Anılarını yazan Zekeriya Öz……..

NOT: Bu yazı 11 Ocak 2009’da yayımlandı ve son günlerde Zekeriya Öz cezaevine doğru sağlam adımlarla gidiyor.