Beklenen oldu.
Muhalefetin, aydınların, sivil toplum örgütlerinin, halkın yapamadığını AK Parti kendi kendisine yaptı ve ayağına kurşun sıktı.
Ve kurşun ayak kemiğine saplandı.
İstifalar, hükümette yapılan değişiklik bundan sonra oluşacak topallamayı önleyemez.
Kurşun kemiğe saplandığında ağır hasar yapar.
Bu hasarın ne boyutta olduğunu Başbakan gördü ama bundan sonra alacağı önlem çare olamaz.
Erdoğan yaptığı konuşmalarla kendi elini zayıflatmıştır.
11 yıldır iktidarda olan ve önemli sayısal çoğunluğu elinde tutan bir iktidar komplodan, kumpastan, çetelerden, cemaat etkisinden ve paralel devlet oluşumundan söz edemez.
AK Parti 2002 seçiminde tek başına iktidar olduğundan bu yana 4 İç İşleri Bakanı görev yaptı.
18 Kasım 2002- 8 Mayıs 2007 Abdülkadir Aksu
29 Ağustos 2007- 8 Mart 2011 Beşir Atalay
6 Temmuz 2011- 24 Ocak 2013 İdris Naim Şahin
25 Ocak 2013-25 Aralık 2013 Muammer Güler
Bu arada Tayyip Erdoğan’ın ağzından kaçanı da unutmayalım:
“Ne istedilerse verdik”
“Kim ne istemişti de, neleri verdiniz” diye soramayan bir muhalefeti de unutmamak gerekir.
Başbakanın baş danışmanının bir söylemi ise çok korkunç:
“Cemaat milli orduya kumpas kurdu”
Bu durumda Başbakan’ın kimseden yakınmaya hakkı olamaz.
11 yıldır devlet içindeki örgütlenmeyi yani kendisinin tanımıyla “ paralel devleti” besleyen, geliştiren ve büyüten AK Parti’nin İç İşleri Bakanlarıdır.
“Ne istedilerse verdik” diyen Erdoğan da yapılanların planlayıcısı hatta onaylayıcısıdır.
Çatlak o kadar büyüktür ki, “ o kadar çatlak su kaçırmaz” cümlesi reçete yerine geçmez.
AK Parti gemisinin omurgası parçalanmıştır.
Bu durum bir rastlantı değildir.
AK Parti’nin görevi toplumun gazını almak, türban gibi sudan ucuz konuları gündemden düşürmek, Ortadoğu’da kurulacak ve üç devletten toprak alması planlanan Kürdistan’ın Türkiye ayağının alt yapısını hazırlamaktı.
Erdoğan “Kürdistan” adını kullanarak alt yapının tamamlandığı mesajını verdi.
Bundan sonrası tamamlama görevi milliyetçi-cumhuriyetçi iktidara verilecektir.
Türkiye önümüzdeki genel seçime AK Parti iktidarı ile gitmeyecek gibi görünüyor.
Seçim güvenliği açısından da bu gereklidir.
CHP-MHP ve AK Parti’den ayrılanların kuracağı partiden oluşacak bir seçim hükümeti ya da
CHP-MHP-DYP koalisyonu konuşulmaktadır.
AK Parti’den ayrılan ve ayrılacak vekillerin topluca DYP’ye katılması söz konusudur.
Türk milleti yapılan hesaplara uygun oy kullanır mı?
Genel seçimden DYP birinci parti çıkabilir.
Halk yatırım yapılan yılları özlediğinden DYP’ye yönelebilir.
11 yıldır iktidarda olan AK Parti Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi dönemlerinde yapılan eserleri satarak ayakta kalabilmiştir.
Maliye Bakanı’nın geçen aylarda yaptığı açıklamaya göre, artık satılacak bir şey kalmamıştır.
Satılacak bir şey kalmadığı gibi, AK Parti kendisinden sonra gelenlerin satabileceği bir değer de üretememiştir.
Sadece “babalar gibi satmış” ulusal değerleri neredeyse yok pahasına yabancıların hizmetine sunmuştur.
Enerji, demir çelik, çimento fabrikaları kurulmadan, Vietnam, Bengaldeş, Pakistan, Çin, Bulgaristan, Romanya ve Hindistan gibi ülkelere kaçan tekstil üreticileri ülkemize geri döndürülmeden işsizlik azalmaz, milli gelir artmaz ve yoksulluk da her geçen gün artar.
Bir zamanlar ANAP vardı.
50 yıl Türkiye’yi yöneteceği söyleniyordu.
ANAP şimdi neredeyse AK Parti de bavulunu toplayıp onun yanına gidecektir.
Siyasetteki çınarlar ile ayrık otları arasındaki fark işte tam burada ortaya çıkmaktadır. Orhan SELEN Genel Başkan Yardımcısı |